12 Ocak 2010 Salı

Rüya Bitti

Back To Istanbul!

8 Kasım 2009 Pazar

bir olmak

emre ve beril...
italya'daki en güzel iki şey, BİR oluyor:)
uzun ve güzelliklerle dolu bir ömür...

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Nesli tükenenler...

Bir kaç ay önce e-bay den aldığım i-zone polaroid fotoğraf makinesini sonunda kullanabildim!

Beril'in polapremium dan sipariş ederken beni de unutmaması neticesinde tüm evrende sınırlı sayıda mevcut olan filmler bir tane de benim oldu. Heyecanla ilk fotoğrafı çektikten sonra birden neyle karşı karşıya olduğumuzu farkettim. Nesli tükenmekte olan (zira artık i-zone için film üretilmiyormuş) bir filmin kullanma tarihi geçmemiş kalan son neslinden bir adet tutuyordum elimde.

Kısacası; elimde anadolu parsı nadirliğinde bir fotoğraf makinesi filmi ve 11 adet çekebileceğim poz var.

Sorumluluğum büyük.

" Your profile does not match entirely with the office need "

Bu cümle AquiliAlberg Desing+Architecture 'ın ilanlarına yaptığım başvuruya verdikleri cevaptır...

Beril'in bir buçuk ay önce bana yolladığı iş ilanına başvurmuş ve cv mi yollamıştım. Cevabı üç gün önce geldi: koca bir teşekkür (halk dilinde: simit, sıfır, null). Sizin office need 'inizi yerim, i'm your maaan... diyemedim tabi. Belki italyan birisini aradıklarından belki de başka sebeplerden ama sonuç olarak kabul edilmemek koysa da uzun zaman sonra reddedilmenin o kekremsi tadını almak iyi bile geldi. Biraz olsun hırslandırdı.

Hatta kabul edilseydim yüksek lisansı dondurmak zorunda kalabilir, uzun dönem italya'da yaşamak zorunda kalabilir, hayatımı çok bilinmeyenli bir denkleme de çevirebilirdim...diye düşünüp avundum. Her şeyde bir hayır arayan tarafımı wind in 200 dakikalık tarifesinden aradım, acı espresso yu moka ya koyup ateşe verdim.


Ahanda belgesi:

28 Haziran 2009 Pazar

Kral Unutulmaz

Efsane aramızdan ayrıldı ve 80'li yılları yaşayan nesilden de bir şeyler alıp götürdü.

Benim içinse, Michael Jackson'ın 1987'de çıkardığı BAD albümü, ömr-ü hayatımdaki ilk kaset olma özelliğini taşıyor. Kylie Minogue'un Kylie isimli albümüyle beraber ablamla, yılların emektarı Sony walkmanimizde sayısız kere dinlemişizdir. Hala bir yerlerde The Way You Make Me Feel, "Dirty Diana" dinlesem 88'in Londra'sını hatırlarım.

Konumuza geri dönersek,
Michael abimiz bizler için her zaman bir efsane oldu çünkü onun eserler, bir dönemimizin fon müziği olma işlevini gördü. Asiliğimizi ancak okuldaki resim dersinde canavarlar çizerek, halıda kayarak ve Thriller ve Bad' dinleyerek dile getirebiliyorduk.


Gelelim onunla ilgili bazı notlara:

Mayk'ın 1980'lerin başında ortaya çıkan ve 80'lerin ortasında teşhisi konulabilen vitiligo ve lupus hastalığı mevcutmuş ve yıllar içerisinde tüm vücudunu sarmış. Zamanla teninin kahverengiden beyaza dönmesinin temel sebebi de buymuş.

-Önceleri yüzünde beyazlaşan bölgeleri kahverengi makyajla kapatmaya çalışan aynı zamanda makyajcısı da olan annesi, zamanla beyazların artması sebebiyle kahverengi bölgeleri beyaz pudrayla kapamak zorunda kaldığını söylemiş.

- Normalde re-pigmentasyon uygulanan bu tip hastaların aksine Mayk'ın vücudunda %50 yi aşan bir beyazlama söz konusu olduğu için, de-pigmentasyonla kalan bölgeler de beyazlatılarak daha homojen görünüm sağlanmaya çalışılmış.

- Bu iki hastalık sebebiyle yüz yapısı değişmiş, güneşe karşı aşırı hassas hale gelmiş ve bir dizi estetik operasyon geçirmiş. Kullandığı ilacın haddi hesabı yokmuş.

- 1993'te Oprah Winfrey'in programında hastalığını açıklamış ve vücudunda meydana gelen renk değişikliğinin hastalığından kaynaklandığını açıklamış.

- Söylenenlere göre medyanın bu duruma çok da kulak asmaması ve hastalığının kötüleşmesi sebebiyle gittikçe içine kapanmış ve kendi Neverland'ini yaratmış.

- 2007'de kardeşi Jermaine Jackson din değiştirerek müslüman olmuş ve onun vasıtasıyla dinleri araştırmaya başlamış. İddialara göre kendisi de Kasım 2008'de Los Angeles'ta İslam'ı kabul ederek müslüman olmuş.

Duygu dolu bir yazı olmadı farkındayım ama seviyordum ben bu Mayk'ı...
Hatta sırf onun hatrına dün bütün gün şarkılarını dinleyerek içlendim, videolarını izleyerek bir kez daha hayran oldum ve kendi kendime moon walk yaparak mutfaktan tabak almaya gittim.
Yaptım bunları...

King,
Rest In Peace

22 Haziran 2009 Pazartesi

Ne Var - Ne Yok

İtalya'ya gidince Türkiye'de olan her şeyi bulabileceğinizi üstüne de binbir farklı şeyle karşılaşacağınızı sanıyorsunuz değil mi? Ancak günlük hayatınızda normalleşmiş bazı şeyleri burada bulamayınca da biraz homurdanma biraz da garipseme giriyor işin içine. Dileyen bunları birer iş kolu haline de getirebilir (%10 alırım).

Not:
i: Yerele özgü şeyleri listeye almadım. (Kurufasulye, panzerotti, vs...)
ii: Normalden daha az ve ya nadir rastlanan şeyleri de dahil ettim (Minik kolonyalı mendil)
iii: Liste güncellenecektir...

İşte ne var - ne yok listem.

İtalya'da Var & Türkiye'de Yok____________________Yorum
1. BikeMi: Şehrin belli yerlerinde otomatik giriş veya abonelikle sınırlı bir süre kiralanabilen şehir bisikletleri.
2.














Türkiye'de Var & İtalya'da Yok____________________Yorum
1. Damacana Su: 1.5 litrelik suları eve taşımaktan gına geldi. 2 litrelik su bile bulunmuyor.
2. Cep Boyu Kolonyalı Mendil: Kolonyalı mendil ancak bebekler için büyük boy olarak mevcut.
3. Taharet Musluğu: E tabii ki. (Büyük boy kolonyalı mendil-taharet musluğu ilişkisine dikkatinizi çekerim:))
4. Yorgan Kılıfı: Acı ama gerçek. Yatarlarken yorganın altına çarşaf seriyorlar. Gittim başka ülkeden aldım.(Reklam olmasın diye ülke adı vermiyorum;)
5. Islak Mekanlarda ve Balkonda Pis Su Gideri: Gördüğüm bir kaç ev için söylüyorum ki, hiç birinde pis su gideri yok. Bu şu demek: Balkonu, mutfağı, banyoyu suyla yıkayamıyorsunuz.
6. Paket Servis: En sıkıntılı noktalardan biri de bu. Pizzacıların bile evlere servis hizmeti yok (Evimin yanındakinin var). Pizzacı çocuk kavramı da otomatikman traşşş...
7. Karaoke Bar: Hemen saçma demeyin. Şarkı söylemeyi bu kadar seven bir millet için büyük eksiklik...
8. Kapı Numarası: Apartmanlarda kapıların üzerinde numaralar yok ne hikmetse. Demek millete malum oluyor.
9. Çaydanlık: Tamam ikea da falan muadil gereçler bulunuyor ama her hangi bir yerde çaydanlık veya benzeri bir mevzuya rastlamadım.

Koşu Defteri-2

Dün yine koştum...6 turu tamamladım. Kendimi baya iyi hissediyordum bir kaç tur daha atabilecek durumdaydım ancak sağ bacağımdaki ağrı tekrar ortaya çıktı. 4x200 e başlamışken bırakmak zorunda kaldım...

total: 4,5km

21 Haziran 2009 Pazar

Koşu Defteri

Daha önce koşmaya başladığımdan bahsetmiştim. Ama ne kadar, bi koşu mu; ne sıklıkla, bazı bazı mı; nerede, yer yer mi? Bunları da ekleyeyim ki ne halt yediğimi ben de göreyim.

Koştuğum yer evin hemen yanındaki yeşillik tepede, tepeyi dolanarak en üst noktasına kadar çıkan pist/yürüme yolu. Anlaşıldığı üzere baya bi eğim barındırmakta. Yandaki fotoda turuncu oklarla belirtilmiş rota...

Bir ara hafta içi 3 gün akşam üstü yemekten önce gidiyordum ancak son 10 gündür hiç gidememiştim. En son bu cuma (20 haziran) koştum ve sporun nankör yüzünü bir kere daha gördüm. 10 gün önce 3 çıkış-3 iniş olmak üzere toplam 6 tur (her biri 750m den 4.5km ) rahat koşar hale gelmişken, son seferde 4 turu anca tamamlayabildim. Ani bastıran yağmur da bahanem olmadı değil. Bir süre dinlendikten sonra her bir set arasında 2 dakika olmak kaydıyla hızlı tempo 4x200m daha koştum. Totalde 3.8km...

10 gün ara vermiş olmanın faydası da oldu aslında. Sağ bacağımdaki bazen yürümemi bile zorlaştıran ağrılarım geçti. Daha önce koşarken ve basket oynadığımda pek yüklenemiyordum ancak bu sefer koşu öncesi iyi ısındığımdan olacak hiç bir ağrı hissetmedim.


Hemen grafiğimizi de yapalım efenim. Buyrun işte 4 tur...



31 Mart 2009 Salı

Bu çocuk ne yer ne içer? - 2

Yerel tatlardan da faydalanmıyor değiliz kıymetli okuyucu. Resimde yarım daire olanlar panzerotti (içinde domates ve mozarella bulunmakta) ufak badem şeklinde gnocchi (makarna benzeri, içi patates) ve fish fingers görüyorsunuz. Artisliğe lüzum yok; gnocchi hiç bi şeye benzemiyor. Panzerotti ise marketten alıp yapılınca o güzelliğini kaybediyor. Yine de orda ne yedin diye soranlara derseniz ki "panzerotti'den şaşmam, gnocchi çok pratik, bayılıyorum" waay sen İtalyan olmuşsun demeleri an meselesi.

30 Mart 2009 Pazartesi

Politecnico di Milano-1

Olayın bir de okul boyutu var tabi. Buyrun bu da büyük A olarak bilinen Politecnico di Milano, Mimarlık Fakültesi. Diğer yapıların aksine daha modern bir bina ve çelik strüktürden. İç mekan biraz metro istasyonunu andırıyor. İçeride, değil Taşkışla'nın Cafe da Fresco'su, dandik bir kantin bile yok. Millet kahve makinelerinin önünde kuyruk olmuş, sosyallik yakalamaya çalışıyor. Okulun önünde güzel bi büfe var masalarla birlikte. özetle Taşkışla'nın yanından bile geçemez diyor rüküşlüğünden ötürü 4 puan veriyoruz.